Deniz karaya geri dönerken
havada milyonlarca su zerreciği uçuşuyor. Bir yandan ıslak çimento
kıvamına gelmiş deniz tabanında yürümek (!), bir yandan kameranı nemden koruma
çabası buna bir de Hint Okyanusu'nun nemli sıcağı eklenince fotoğrafçı
işte bu hale geliyor.
Yorgun argın vardığınız köyde (Paje), olağanüstü bir denizle karşılaşıyorsunuz ve tüm yorgunluğunuz geçiyor. Gece kulübenizin önünde; yanınızda el feneriniz (bir de ne faydası olacaksa bağ bıçağınız), gecenin karanlığında alev alev yanan bir ateş ve İstanbul'dan getirdiğiniz içkinizle dalgaların müthiş sesini dinliyorsunuz. Ne ayağınızın ucunda dolaşan yengeç yavruları, ne o güne dek duymadığınız kuş sesleri umurunuzda olmuyor. Bir başka dünyaya yolculuk ediyorsunuz. Hint Okyanusunun kıyısında sabah uyanır uyanmaz nasıl denize girip kendinize geleceğinizi hayal ediyorsunuz.
Sabah uyanıp ta kulübenizin önüne çıktığınızda girmeye hayal ettiğiniz denizin yaklaşık üç üçbuçuk kilometre ilerde olduğunu görüyorsunuz. Önce rüya gördüğünüzü sanıyorsunuz. Sonra çekilmiş denizin üzerindeki hareketlilik karşısında şaşkınlığınız daha da artıyor.
Görüyorsunuz ki deniz tabanında köylülerin çitlerle çevirdiği tarlaları var. Son derece zarif köylü kadınlar, rengarenk elbiseleri ile bu parsellerin içindeki kumdan deniz kabuklularını çıkartıp çuvallara yerleştiriyorlar. Bir kadın başka bir kadının parseline müdahale etmiyor. Afrikada adalet genelde eldeki pala ile çözüldüğü için günler boyu hiç bir yerde kavgaya şahit olmadım.
Köyleri
hemen bu palmiyelerin ve muz ağaçlarının arkasında. Çok yoksullar. Kocaları
balıkçılık yapan ailelerin durumu biraz daha iyi. Diğerleri muz
toplayıcılığı, inşaat işçiliği, tarlalarda kanal açmak gibi geçici işlerde çalışıyor.
Genelde ortalama aylık gelirleri 80-90 dolar civarında.
Ancak müslüman
olmalarına rağmen Somali'de ki radikaller gibi balık yeme yasakları yok.
Çocuklarını Hint Okyanusunun onlara verdiği nimetlerle besliyorlar.Taşıdıkları
çuvalları köylerine götürüp kabukların içinden çıkan hayvanlardan yemekler
yapıyorlar. Kabukları ise turistik kolye, bilezik yapmakta kullanıyorlar.
Sular çekildiğinde Dow denen geleneksek kayıklar kumun üstünde karaya vurmuş bir balina gibi yatıyor.
Balıkçılar suyun biran önce karaya gelmesini ve kayıkları ile açılacakları zamanı bekliyorlar. Zamanlamasını iyi yapamayıp, tekneleri ile kumun üzerine oturmuş bu balıkçılar suyun yeniden yükselmesini beklerken, kıyıda çuvallarını taşıyan köylü kadınlar da onlarla uzaktan dalga geçiyorlar.
Daha
büyük balıkçı tekneleri med cezir öncesinde daha ciddi tedbirler alıyor.
Bildikleri, genellikle köylere yakın, daha uygun kumsala girerek suyun
yükselmesini beklerken bir sonraki balığa çıkmanın hazırlığını yapıyorlar. Kimi
çamaşırlarını kurutuyor, kimi livarlarındaki kalamarları kıyıya satmak için
çıkarıyor. Pek çoğuda köy kahvesinde pek meraklı oldukları dama oyunu oynuyor.